E- Çayırova

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
E- Çayırova

Dünya'da 13 Ülke, Türkiye'de 42 İl Bizi Takip Ediyor.Sesimiz Her Yerde.Her Zaman 1 Numarayız Teşekkürler...


2 posters

    gebze

    sertac51
    sertac51
    Profesyonel Üye
    Profesyonel Üye


    Mesaj Sayısı : 490
    Kayıt tarihi : 02/05/07
    Points : 31077
    Reputation : 2

    gebze Empty gebze

    Mesaj tarafından sertac51 Perş. 3 Mayıs 2007 - 19:22

    Yüzölçümü: 604 km²
    Toplam Nüfus: 421.932
    Nüfus Yoğunluğu: 699
    Yıllık Nüfus Artışı: 49.53
    Gebze, Kocaeli'nin ve Türkiyenin en büyük ilçesidir.

    Yoğun sanayi yapılanması ile dikkat çeken bu ilçe, her ne kadar idari olarak Kocaeli'ye bağlıysa da, İstanbul iline daha yakın olduğu için, bu ille hem ticari hem de sosyal ilişkileri gelişmiştir. Uzun yıllar il olması için mücadele edilmiş olsa da hali hazırda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir.


    Tarihçe [değiştir]Gebze´nin de içinde bulunduğu, eski Yunanlılar´ın ve Romalılar´ın Bitinya (Bithynie) dedikleri coğrafi bölgenin bilinebilen en eski tarihi, M.Ö. XII yüzyıla kadar dayanır. Bölge, özellikle Kocaeli Yarımadası, coğrafi konumunun öneminden dolayı, tarihin hemen hemen bütün dönemlerinde, birçok ulusa yurt olmuştur. Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki en önemli geçit yeri olan Kocaeli Yarımadası ya birçok ulusun yurdu, ya da gelip geçtikleri, medeniyetlerinden izler bıraktığı bir yer olmuştur.Bilinen ilk ulus göçü de M.Ö. XII. yüzyılın başlarındadır. Bu ulus Yunan kökenli Frikler´dir. Boğaz (Bosforos) yoluyla Anadolu´ya inmişlerdir. XII yüzyıla kadar Trakya´dan İzmit dolaylarına göçler devam etmiştir. Fakat bu dönemde eski Gebze´nin yerine dair hiçbir bilgi edinilememiştir. Kısaca antik çağ Gebze´sinin yeri kesinlikle bilinememektedir.Bugün Gebze´nin olduğu yerde, M.Ö. 281-246 yıllarında Kral 1. Nicomede´nin egemenliğindeki Bitinya Krallığı döneminde Dakibyza ve Libyssa adında yerleşmeler vardır. Eski Gebze´nin yerine dair söylenenler, işte bu tarihlere aittir. Daha eski tarihlere ait bilgiler ise çelişkilidir. Bu yerleşim alanlarının araştırmalara konu olmasının en önemli nedeni ise, ünlü Kartacalı komutan Hannibal´ın krallık döneminde burada yerleşmiş olmasıdır.Hannibal Zama harbindeki yenilgisinden sonra ülkesinde itibar görmemiş ve Bitinya Krallığı´na iltica etmek zorunda kalmıştır. Bitinya Kralları I. ve II. Prusias´ın savaş danışmanlıklarını yapmıştır.II. Prusias´ın ihaneti sonucu düşmanın eline düşmemek için intihar etmiş ve Lybissa´ya gömülmüştür.İşte birçok tarihçinin ve araştırmacının eski Gebze olduğu iddia edilen bu yeri araştırmasının en büyük nedeni budur. Hannibal´ın burayı seçmesinin birçok nedeni vardır. Devamlı izlenme kuşkusu, Nicomedia başkent olduğu için gelenin gidenin çok olması ve tanınma ihtimalinin fazla olması, yönetime güvenmemesi bu nedenlerin başlıcalarıdır.Roma kuvvetlerinden gizlenen Hannibal, korunaklı, kaçışı kolay ve denizle ilişkili bir yer aramıştır. Sonunda bu özelliklere haiz Libyssa´yı seçmiştir.O dönemde Libyssa´nın kurulduğu yer, hem denize hem de karaya hakim bir tepe üzerindedir. Tepenin bulunduğu yer körfezin en dar yeridir.1330 yılında Osmanlılarla Bizans arasında yapılan savaştan sonra Gebze´nin de içinde bulunduğu bölge Osmanlı idaresine dahil edilmiştir.Bugünkü Gebze´nin kurucusu Orhan Gazi´dir. Gebze´de kendi adına cami de yaptıran Orhan Gazi bölgeye damgasını vuran ilk Türk büyüğüdür. Orhan Gazi, bölgenin imarı ve yaşaması için büyük çabalar göstermiştir. Bu amaçla işletmeler kurup, onlara vakıflar tesis etmiştir. Osmanlıların devlet olma çabaları sırasında, Gebze yine ordugah yerleşimi olarak kullanılmıştır. Osmanlı Beyliğinin kurulmasında büyük emekleri geçen Akçakoca Bey´in oğlu olan İlyas Çelebi de hem Gebze´nin fethinde hem de kuruluşunda büyük rol oynamıştır.Gebze Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarına kadar kimi zaman İstanbul´a, daha çok da Kocaeli´ye bağlı bir kaza olarak, önemli bir yer niteliğini uzun yıllar korur. 1. Dünya Savaşı´nda Osmanlı İmparatorluğunun yenik düşmesi üzerine Anadolu ve Trakya´nın birçok yöresi gibi Gebze´de düşman kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.1920 yılında İngilizler´in bölgeyi işgaline, 1921 yılının başlarında Yunanlılar da katılmışlardır. Daha sonra Anadolu içerisinde yenilgiye uğrayan Yunan kuvvetleri amaçlarına ulaşamamanın üzüntüsüyle geldikleri yoldan geriye kaçmışlardır.Bu yıllarda Gebze, Anadolu´nun en dikkate değer yerlerinden biridir. Türk kuvvetlerinin biraz ilerisinde İngiliz askerleri bulunmaktaydı.18-19 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye-Ankara Gazetesi´nde ******´ün bölgeyi ve Gebze´yi ziyaret ettiğinden bahsedilir. ****** Gebze´deki askeri birliklerin durumundan memnun kalarak geri dönmüştür. İstanbul´un terkedilmesinden sonra Gebze ve Çevresi tamamen emniyet altına alınmıştır.Cumhuriyet´in ilanına kadar kimi zaman İstanbul, kimi zaman da Kocaeli´ye bağlı bir kaza olan Gebze, Cumhuriyet´in ilanından sonra yeni iller kanununa göre il olan Kocaeli´ye bağlanmıştır.


    Sözlük Anlamı [değiştir]Gebze adı köken olarak, diğer eski yerleşmelerin ismine bağlanmaktadır. Araştırmacıların bir çoğu bu görüştedir. Bazılarıysa Libyssa ve Dakibyza isimlerini bazı ufak değişikliklerle kullanmışlardır.Antik çağ araştırmacılarının hemen hemen hepsi Libyssa adını kullanmışlardır. Roma ve Bizans döneminde Dakibyza adı da kullanılmaya başlanan bir diğer isimdir. Okunuş açısından da bu isimlerin Gebze sözcüğünü andırması, kelimenin kökeninin çok eski olduğunu kanıtlamaktadır.Bazı araştırmacılar da yöreden bahsederken, Gebseh, Gebisseh, Gjabseh isimlerini kullanmışlardır.Gekbuze, Ghviza, Gavize, Dschebse, Dschebize, Gebize de kullanılan diğer isimlerden bazılarıdır. Diğer araştırmacılardan bazıları da, "Gebze"nin bir zamanlar Osmanlı ve Bizans savaşçıları arasında sık sık el değiştiren ve özlenen bir yöre olması itibariyle "Gel bize" veya "Bize gel" ifadelerinden oluşan ve zaman içinde değişerek, halkın öz dilinde "Gebze"ye dönüşen bir ad olduğunu belirtmişlerdir. Evliya Çelebi´nin Seyahatnamesi´nde bir kez Kekbeziye ismini kullanmış, Erzurum Seyahatı esnasındaysa Gebze kelimesinin Gelbize´den kaynaklandığını yazmıştır (Gebze, Gelbize'den galattır). İbrahim Hakkı Konyalı ise, eski Osmanlı arşiv kaynaklarında Geybüyze, Geybüveyze, Geyibüveyze, Geyiboyze, Geykivize şeklinde yazıldığını, halen yaşayan ismininse Gebze olduğunu vurgulamıştır. Dacybza, Dacibyza, Geubize, Geliboş, Gekboze kullanıldığı söylenen diğer isimlerdir.
    cayırovalı
    cayırovalı
    Yetkili
    Yetkili


    Erkek
    Doğum tarihi : 07/02/87
    Mesaj Sayısı : 1452
    Kayıt tarihi : 21/06/08
    Points : 38205
    Reputation : 5

    gebze Empty gebze SIRLAR Yazar kitabı; Roy, Togan, Balabanova, Küçük Han, Çerkes, Suphi, Musul, Peryodizasyon, Hikmet, Gazi, Türkoloji ve Enverizm başlıkları altında Gebze cezaevinde sekiz bölümden oluşturmuştur.

    Mesaj tarafından cayırovalı Paz 18 Ocak 2009 - 12:12

    Yazar kitabı; Roy, Togan, Balabanova, Küçük Han, Çerkes, Suphi, Musul, Peryodizasyon, Hikmet, Gazi, Türkoloji ve Enverizm başlıkları altında Gebze cezaevinde sekiz bölümden oluşturmuştur.
    Roy; Kitabın bu bölümünde Hindistan'da doğmuş ve bütün bir dünyayı gezmiş yaşadığı yüzyıla damgasını vurmuş kitaplar yazmış, Meksika da ilk Komünist partisini kurmuş hatta dünyada Rusya'dan sonraki ilk komünist parti olduğu söylenmekte, ancak ismi çok fazla bilinmeyen birisi olan bu kişiyi incelemiş. Roy'un yaşadığı dönemde ki dünya liderleri ile olan ilişkileri ve Roy'a liderlerin bakış açılarından ve Roy'un yaşadığı YY. dan kısaca kendi bakış açısıyla Roy'un Osmanlı Paşalarından Enver Paşa ile olan ilişkisinden bahsetmektedir.
    Togan; Türkiye'de bir ara İsmet Paşa tarafından beyaz kuvvetler başkanı olarak yeni düzene karşı savaşması ve Almanya'nın yükselişine paralel olarak Türkiye'de faşist bir düzen kurmak istemesi üzerine hapse atılmış, daha sonra dünyada çok saygın bir Türkolog olarak kabul edilen İstanbul da tarih profesörlüğü yapan, İç Asya da Çarlık ve Osmanlı İmparatorluklarının çöküşünün hemen ardından bir Türk Devleti'nin reisi olan Lenin ve Stalin'in yazılarında Validov adıyla bahsettiği kişi hakkında ve Enver Paşa ile olan münasebetlerinden bahsetmektedir. Enver Paşa'nın Moskova'da de facto ev sahibi Roy iken İç Asya'da da bir anlamda gerçek muhatabı Validov olmuştur demektedir.
    Balabanova; 1897 yılında Belçika da başlayan sendikal politika kariyeri İtalya, İsviçre, İsveç ve Rusya'da devam ediyor, 1921 yılında Sovyetlerden ayrılıyor ve tekrar Avusturya ve Fransa'da sürüyor. Angelica Balabanova ile Togan ve Roy'u kıyaslayan yazar Balabanova'nın politik yaşamını ve siyasi ilişkilerini anlatıyor.
    Küçük Han; Mirza Bozorg'un oğlu olan Küçük Han İranlı Lenin olarak ta bilinmektedir. Kendisini ölüme götüren şuranın başkanı olmadan önce Gilan bölgesinde ki balta girmemiş ormanlarda saklanarak zenginlerden alıp yoksullara dağıtıyordu ancak asıl nefretinin yabancı işgalcilere olduğu bilinen İran Robin Hood'u olduğu söyleniyordu. Yazar kitabının bu bölümünde de Küçük Han'ın hayatından bahsetmektedir.
    Çerkes; Yazar kitabın bu bölümünde Osmanlı döneminde göç eden ve benliklerini büyük oranda kaybeden Çerkes halkından ve kimliğini ve benliğini kaybeden yozlaşmakta olan Türklerden ve nedenlerinden bahsetmekte.
    Suphi; Yazar kitabın bu bölümünde, yüksek bürokrat bir aileden gelen, babası vali anne tarafından dedesi belediye başkanı olan, 1883 yılında Giresun da doğan ilk tahsilini Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli büyük vilayetlerinde yapan İstanbul da hukuk, Paris'te siyasal bilimler okuyan, Son Osmanlı aydınları içinde iyi bir eğitim gören Mustafa Suphi; Gazetecilik ve yüksek ticaret okulunda hocalık yapmış, Mahmut Şevket Paşa'nın katli nedeniyle yakalanmış ve suikastta parmağı olduğu söylenmiş, Mahmut Şevket Paşa'nın arkasında ki İttihat ve Terakki'nin karşısında olduğu bilinmekte olan Mustafa Suphi'den bahsetmektedir.
    Musul; Yazar kitabın bu bölümünde, 19 ncu YY. hemen başında Britanya cephesinde Osmanlı İmparatorluğunun pay-ı tahtı İstanbul ile ilişkilerin Londra ve buna karşılık imparatorluğun tartışmasız bir parçası olan Musul dahil bugünkü ırak ile ilişkilerin Hindistan valiliği tarafından yönetilmesini tartışmaktadır.
    Peryodizasyon; Yazar kitabın bu bölümünde, Türklerden, Türklükten, Jön Türklerden ve Kurt-Türk kelimelerinin özdeşleştirilmesinden Cumhuriyet'e geçiş döneminden bahsetmektedir.
    Hikmet; Yazar kitabın bu bölümünde, bütün dedeleri paşa olan Nazım Hikmet'ten bahsetmektedir....
    cayırovalı
    cayırovalı
    Yetkili
    Yetkili


    Erkek
    Doğum tarihi : 07/02/87
    Mesaj Sayısı : 1452
    Kayıt tarihi : 21/06/08
    Points : 38205
    Reputation : 5

    gebze Empty gebze hakkında yazılar...Yeni zindan genelgesi: F tipi işkenceye yasal kılıf...Yeni zindan genelgesi de

    Mesaj tarafından cayırovalı Paz 18 Ocak 2009 - 12:15

    Yeni zindan genelgesi: F tipi işkenceye yasal kılıf...


    Yeni zindan genelgesi de
    devrimci tutsakların direnişi ile parçalanacak!


    F tipi cezaevlerinin yapımının hızlandığı evrede, devlet, F tiplerini meşrulaştırmak amacıyla çabalarını yoğunlaştırmıştı. Bu çabaların odağında, F tiplerini insan haklarına uygun hale getirmek, ortak yaşam alanlarını tutsakların kullanımına açmak amacıyla çeşitli yasal düzenlemelerin yapılacağına ilişkin yalanlar bulunuyordu. Direniş başladığında ise devlet, direnişin gücü karşısında, yasal düzenlemeleri ve iç yönetmelikleri çıkarmadan F tiplerinin açılmayacağı sözünü vermiş, katliama zemin hazırlamak amacıyla ustalıklı bir manevra içerisine girmişti.

    Ölüm Orucu’nun ilerleyen evresinde direnişi kırmak ve F tiplerini hayata geçirmek amacıyla gerçekleşen operasyonla, F tipi cezaevlerine nakiller gerçekleştirildi. Bizzat JİTEM tarafından cezaevleri idare edilmeye başlandı. F tiplerinin nasıl yönetildiğine dair hiçbir resmi açıklama yapılmazken, “gizli yönetmelikler”den bahsediliyordu.

    Devrimci tutsakların F tipi cezaevlerinde karşı karşıya kaldıkları uygulamaları bir kez daha hatırlatalım; tek ve 3 kişilik hücrelerde kalıyorlar. Aile görüşü (akrabalık belgelendiği koşullarda) haftada belirlenen gün ve saat içerisinde yarım saat, avukat görüşü haftada bir 18 dakika olarak yapılıyor. İçeriye idarenin belirlediği sayıda giyecek alınıyor. Sakıncalı olduğu gerekçesiyle kitap ve dergiler verilmiyor. Ancak sınırlı sayıda ders kitabı ve roman veriliyor. Mektuplara el konuluyor. Sayım ve arama bahanesiyle işkence yapılıyor. Dışardan ailelerin getirdikleri hiçbir şey alınmıyor ve ihtiyaçların kantinden fahiş fiyatlarla alınması dışında bir seçenek bırakılmıyor. Hücrelerde kullanılan aydınlatma dışındaki elektrik parası ise tutsaklardan isteniyor.

    Geçtiğimiz günlerde çıkarılan genelgeye baktığımızda ise, tüm maddelerinin F tiplerinde zaten fiilen uygulanmakta olduğunu görüyoruz. Genelgenin amacı, şu ana kadar F tiplerinde varolan uygulamaları yasal dayanağa kavuşturmak ve halen koğuş sisteminin varolduğu cezaevlerini de tümden F tipi işleyişine çevirmektir.

    Genelgenin maddeleri özetle şöyle:

    * Tutsaklara verilen iaşe bedeli günlük 1.500.000 TL’a çıkarılıyor. Bu bedel nakit olarak ödenmeyecek, cezaevi mutfağında pişirilen yemekler verilecek. Pişirilmeye müsait gıda maddeleri kantinde satılmayacak.

    * Tutsaklara verilecek giysilere sınırlama getiriliyor: 1 palto ve mont, 2 takım elbise, 1 eşofman, 4 gömlek, 2 kazak, 2 pijama, 2 pantolon, 1 spor ayakkabısı, 1 kışlık ayakkabı, 1 iskarpin, 3 tişört, 2 kravat, 1 kemer ve sınırsız iç çamaşırı.

    Bu listenin şu ana kadar F tiplerine alınan giyisilerin listesinden farkı yok. F tipleri dışındaki cezaevlerinde bu haftadan itibaren yiyecek alımı yasaklandı ve bir daha giysi alınmayacağı açıklandı. Örneğin Gebze Cezaevi’nde bu hafta tüm ailelere genelge duyuruldu. Haftaya hiçbir şey getirmemeleri istendi. Ayrıca genelgeye göre; normal arama sırasında idarenin fazla gördüğü eşya, giysi vb.’ne el konulacak. Bu giysi sınırlaması tek tipleşmenin bir adımı olarak düşünülüyor.

    * “Sakıncalı” bulunan kitap ve dergilerin verilmeyeceği söyleniyor. Bu kural şu an F tipi cezaevlerinde fazlasıyla uygulanıyor. En “sakıncasız” kitaplar bile içeriye alınmıyor. Diğer cezevlerine gelince, örneğin Gebze Cezaevi’nde şu ana kadar tutsaklara sosyalist basın veriliyorken, genelgeye dayanılarak, bu haftadan itibaren “toplatıldığı” gerekçesiyle gazetelerin verilmesi yasaklanmış bulunuyor.

    * Merkezi radyo yayını yapılan cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere radyo-teyp-wolkmen verilmeyeceği belirtiliyor. F tiplerinde tutsaklara genellikle Süper FM, Türk Sanat Müziği vb. dinletilerek, müzik psikolojik işkence yöntemi olarak kullanılıyor.

    * Eşya, giysi, tüp, ocak, buzdolabı vb.’nin 15 Şubat-28 Şubat tarihleri arasında idare tarafından teslim alınıp, ziyaretçilere iade edileceği belirtiliyor. Örneğin Gebze Cezaevi’nde devrimci tutsakların ellerindeki malzemeleri bir an önce vermeleri talep ediliyor. Bu, önümüzdeki günlerde bu cezaevinde yeni bir saldırının gerekçesine dönüşebilir.

    Ek olarak genelgede; istenirse televizyon, buzdolabı, ısıtıcı vb. eşyaların kantinden alınabileceği belirtiliyor. Tabii ki fahiş fiyatlarla...

    * Hücrelere elektrik sayacının takılmasıyla birlikte, aydınlatma dışındaki elektrik giderlerinin tutsaklardan alınacağı belirtiliyor. Bu konuda ilk girişim geçtiğimiz hafta Edirne F Tipi Cezaevi’nde yaşandı. Tutsakları aydınlatma elektriği kesilerek cezalandırdılar. Bu kural F tipilerinin de ticarethaneye dönüştüğünün göstergelerinden biri.

    Bu genelge, F tipi cezaevlerindeki tüm uygulamaları meşrulaştırmayı, mevcut işleyişe yasal dayanak oluşturmayı ve diğer cezaevlerini “F tipleştirme”yi amaçlıyor.

    Ancak bu plan da hiçbir şekilde tutmayacaktır. Devrimci tutsakların Ölüm Orucu direnişi F tipleriyle birlikte genelgeleri de parçalayacaktır

      Forum Saati Salı 7 Mayıs 2024 - 2:05